1 Gün: Gece YolculuğuARAÇ KALKIŞ YERİ VE HAREKET SAATLERİ
02.30 Edirne Ekol Hastanesi Kavşağı Önü
01.30 Kırklareli Eski Rektörlük Önü
01.00 Babaeski Heykel Önü
00.30 Lüleburgaz Kurtuluş Cami Önü
Gezimizin ilk günü, 00.30’da Lüleburgaz Kurtuluş Cami, 01.00’da Babaeski Heykel Önü ve 01.30’da Kırklareli Eski Rektörlük önünden hareket ediyoruz. Edirne üzerinden Kapıkule sınır kapısına varışımızı gerçekleştiriyoruz. Pasaport ve gümrük işlemleri tamamlanması ardından, Bulgaristan üzerinden geçerek sabah saatlerinde Sofya'ya varıyoruz.
2 Gün: SofyaSabah Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya varışımızın ardından ilk olarak şehrin simgesi ve ülkenin en büyük katedrali Aleksandr Nevski Katedrali’nden turumuza başlıyoruz. Sofya’da gezilecek en önemli eserler arasında yer alan Aleksandr Nevski Katedrali, Belgrad’daki Aziz Sava Katedrali’nden sonra Balkanlar’daki ikinci büyük katedral. Yapı olarak Neo – Bizans stilinde inşa edilen katedralin açık çevresi sayesinde bu muazzam yapının ihtişamını daha kolay ve keyifli bir şekilde görebilirsiniz. Tam 3170 metrekarelik bir alanı kaplayan ve 53 metre yüksekliğe sahip olan bu katedralin içerisine aynı anda yaklaşık 10.000 kişi sığabiliyor. Aleksandr Nevski Katedrali, Sofya’nın simgelerinden biri olup, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda (Rus-Türk Savaşı) Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazanmasında önemli rol oynayan Rus askerlerinin anısına yapılmış. Bu savaş, Bulgaristan’ın bağımsızlık yolunda attığı en önemli adımlardan biri olduğu için katedral halk için büyük bir anlam taşıyor. Katedrale ismini veren Alexander Nevsky ise bir Rus Prensi olup, savaşın kazanılmasında büyük pay sahibiymiş. Kendisine Rusça’da ‘muzaffer’ anlamına gelen “Nevsky” soyadı verilmiş. Katedralin adı da buradan gelmekteymiş. Giriş ücretsiz. Katedral gezimizin ardından yaklaşık 1 km’lik yürüyüş turumuza başlıyoruz. Tarihi MÖ 8. yüzyıla kadar uzanan Sofya’da, Osmanlı egemenliğinin uzun yıllar süren etkisini hissedebilirsiniz, ancak tarihi eserlerde daha çok Roma İmparatorluğu’nun ve Sovyet rejiminin izlerini göreceksiniz. Yürüyüş yolumuzda sırasıyla göreceğimiz Aziz Nikolas Rus Kilisesi, Kilise, Rusya'nın Bulgaristan'ı Osmanlı İmparatorluğu'ndan kurtarmasının ardından 1882'de yıkılan Saray Camii'nin yerine inşa edilmiştir . Yan tarafta bulunan Rus Büyükelçiliği'nin ve Sofya'daki Rus cemaatinin resmi kilisesi olarak inşa edilmiş ve diplomatik kiliseler için gelenek olduğu üzere, o dönemde Rusya'yı yöneten İmparator'un koruyucu azizi olan Rusya Kralı 2. Nikolay'ın adını almıştır . Kilise, Rus mimar Mihail Preobrazhenski tarafından Rus Rönesans mimarisi tarzında tasarlanmış ve dekorasyonu 17. yüzyıl Moskova Rus kiliselerinden esinlenmiştir. İnşaat, yakınlarda Alexander Nevsky Katedrali'ni inşa eden mimar A. Smirnov tarafından denetlenmiştir . Çok renkli fayanslardan oluşan dış dekorasyon G. Kislichev tarafından yapılmış ve iç duvar resimleri, Alexander Nevsky Katedrali'ndeki resimleri de boyayan Vasily Perminov liderliğindeki bir sanatçı ekibi tarafından boyanmıştır. Beş kubbe altınla kaplanmıştır. Çanlar İmparator 2. Nikolay tarafından bağışlanmıştır. Yapımına 1907 yılında başlanan kilise 1914 yılında kutsandı. Kilise, Rus Devrimi'nden sonra ve Bulgaristan'daki Komünist dönemde (1944-1989) açık kaldı; ancak rahipler ve kilise cemaati Devlet Güvenlik polisi tarafından dikkatle izlendi. Başbakanlık, Ulusal Meclis Binası (Parlamento), Sofya Üniversitesi’ni gördükten sonra, Sveti Georgi Kilisesi’ni görüyoruz. Aziz Sveti Georgi Kilisesi, Geç Antik döneme ait kırmızı tuğladan bir rotundadır. 4. yüzyılın başlarında Roma hamamı olarak inşa edilen yapı, Roma İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu döneminde antik Dacia Mediterranea'nın başkenti olan Serdica surlarının içinde bir kilise haline gelmiştir. Erken Hristiyan kilisesi, modern Sofya'daki en eski yapı olarak kabul edilir ve Bulgar Ortodoks Kilisesi'ne aittir. Ardından Sveta Nedelya Kilisesi’ne uğruyoruz. Sveta Nedelya Kilisesi, Neo-Bizans tarzında inşa edilen ve görkemli bir dış cepheye sahip Sveta Nedelya Kilisesi’nin tarihi aslında 10. yüzyıla kadar uzanıyor. Temeli taştan olan bu yapının geri kalanı ilk yapıldığında ahşapmış. Eski kilise, daha sonra inşa edilecek Katedral için yer açmak amacıyla 1856’da yıkılmış. Yapıldığından bu yana birçok defa yıkılmış ve yeniden yapılmış tarihi bir yapıdan bahsediyoruz. Kilise, en büyük yıkımlarından birini ise Bulgar Komünist Partisi üyeleri tarafından 1925 tarihinde düzenlenen ve Bulgaristan’da görülen en büyük bombalı saldırıda almış. En yüksek kubbesi 31 metre uzunluğunda olan yapının içerisinde Bizans döneminden kalma duvar resimlerin de mevcut. Ardından Sofya’nın en ünlü caddesi Vitosha Caddesi’nde yemek molası veriyoruz. Buraya Sofya’nın İstiklal Caddesi diyebiliriz. Adını ünlü Vitosha Dağı’ndan alan bu cadde alışveriş merkezi konumunda. Bulvar boyunca yer alan binalar, 19. ve 20. yüzyıl mimarisinin güzel örneklerini görebilirsiniz. Yaklaşık 2 kilometre uzunluğundaki Vitosha Bulvarı, Sofya’nın kalbinde yer alan, tarihi, kültürel ve sosyal açıdan zengin bir cadde. Caddenin sonunda sizleri Ulusal Kültür Sarayı karşılamaktadır. Ulusal Kültür Sarayı, Bulgaristan’ın 1300. Kuruluş yıl dönümünü kutlamak amacıyla 1981 yılında açılmış. Bu yapı aynı zamanda Avrupa’nın en büyük çok işlevli konferans salonlarından da bir tanesi konumunda. Binanın içinde inşa edildiği siyasi dönemin hiçbir sembolü bulunmadığını da belirteyim. Hafta içi 09:00 – 19:00, hafta sonu ise 10:00 – 19:00 saatleri arasında açık olan saraya girişler (Özel etkinlikler hariç) ise ücretsiz. Verilen yemek ve alışveriş molamızın ardından aracımıza doğru geçiyoruz ve Banyabaşı Cami’ni görüyoruz. Osmanlı Devleti zamanında, bugünkü Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da inşa edilmiş cami. Seyfullah Efendi Camii de denir. Günümüzde şehirdeki tek faal durumda olan camidir ve Avrupa'nın en eski camilerinden biridir. Kuruluş tarihi hakkında çeşitli tarihler varsada 1566 yılını kabul etmek daha uygundur. Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır. Sofyanın tarihteki ilk yerleşim yeri olan antik kent Serdica 'da bulunmaktadır. Evliya Çelebi'nin “Sofya’da en güzel minaresi olan cami” dediği söylenir. En dikkat çekici özelliği geniş kubbesi ve minare yüksekliğidir. Ardından aracımıza geçerek otelimize doğru hareket ediyoruz.
Akşam saatlerinde otelimizden ayrılarak akşam yemeğini serbest olarak alıyor ve noel pazarlarına katılıyoruz. Sofya’da 3 noel pazarı kurulmaktadır. Bunlardan bir tanesi Alman Noel Pazarı’dır. Sofya'daki en eski Noel pazarıdır ve yaklaşık on yıldır düzenlenmektedir. Aralık ayında Sofya'da yapabileceğiniz en iyi şeylerden biridir. Hava neşeli müzik ve farklı yiyeceklerin lezzetli kokusuyla doludur. Burada geleneksel Alman sosisleri, patates kızartmaları, tatlı ikramlar ve çok daha fazlasını bulacaksınız. Noel Pazarlarından ikincisi Ulusal Kültür Sarayı’nın bahçesinde yer alan Sofya Noel Festivali’dir. Üçüncüsü Slaveykov Meydanı'ndaki Noel pazarı. Bu Pazar önceki ikisine yaklaşık 5 dakika yürüme mesafesinde yer alıyor ve nispeten küçük bir pazar (ancak Saborna Noel Pazarı'ndan daha büyük). Açlığınızı giderecek bir yer arıyorsanız, belki önce başka bir yerde yemek yiyebilirsiniz. Sonra arkadaşlarınız ve aileniz için hediyeler almak üzere buraya geri dönün. Bu pazar, mutfak tarafını ihmal ederken, el yapımı ürünler ve hediyelik eşyalar satan tezgahlara yoğunlaşmıştır. Verilen sürenin ardından otelimize doğru hareket ediyoruz. Dileyen misafirlerimiz taksiler ile de verilen süreden önce veya sonra da otelimize gidebilir.
3 Gün: PlovdivSabah otelimizde kahvaltı sonrası yaklaşık 2 saatlik yolculuk ile hareket ederek Plovdiv turumuza başlıyoruz. Bulgaristan'ın ikinci büyük kenti olan Plovdiv, uzun geçmişinde İslam-Türk kültürüne büyük hizmetler sunmuştur. 4000 yıl önceden beri yaşamın devam ettiği şehirdir. Mükemmel modern ve eski çağların mimarisini birleştiren yer. En ilgi çeken Eski Plovdiv adında şehrin en eski bölümü - NÖBET TEPE üzerinde bulunuyor. Bizans, Yunan ve Osmanlı devletlerinin bıraktığı izleri, şehrin alışveriş merkezlerini, koruma altındaki eski şehri görme olanağımız olacak. Şehrin en hareketli alışveriş ve eğlence merkezi olan Batenberg Caddesi gezilecek. Argır Kuyumcuoğlu'nun evi (etnografya müzesine çevrilmiş), Plovdive özel en mükemmel simetrik ev örneği, Balabanov evi (orijinal ev düzenlemesiyle, günümüzde her türlü kültüler faliyetlere ev sahipligi yapıyor) ve Georgi Mavridi´nin evi. Eski Roma çağından kalma Antik amfitiyatro - bir sonraki görülmeye değer yer. Djumaya camisi, Türk mimarisiyle oldukça ilgi çeken eski yapıt. Plovdiv´in en eski kiliseleri de göreceğimiz yerler - Aya Konstantin, Elena ve Aya Nedelya. Şehri dilediğinizce gezebilmeniz için serbest zaman. Gezimiz sonrasında ilk olarak METRO MARKET’e uğrayıp alışverişimizi tamamladıktan sonra sınır kapısına varıyoruz. Bulgaristan daha sonra Kapıkule Türk Sınır kapısındaki pasaport, gümrük işlemleri ve free shops alış verişinden sonra Türkiye ye giriş yapıyoruz. Ardından misafirlerimizi almış olduğumuz noktalarda bırakarak turumuzu sonlandırıyoruz.